EFLANİ İLÇESİ - ŞENOL SUSOY
  ŞİİRLER
 


SERDAR KESKİN

OYUNBOZAN EZBERLER

Sonbaharda unuttum adını tüm hasretlerimin
tekerlemeler ince bir yağmur oldu dilimde...

"portakalı soydum, başucuma koydum, ben bir yalan uydurdum..."

sevemedim atlı karıncayı lunapark günlerinde
yakışmazdı karıncanın sefilliği atların asilliğine
hatırlamazdım ıslatmayan gözyaşını sevdaların
yalan rüyadan ibaretken yürürdüm ortasına uykuların
patikalardan geçip oyunlara uzanırdı çakıl taşlarım
şefkatin masumiyetine bir de çocukluk neşesine inanmazdım

"terazi lastik jimnastik...biz size geldik bitlendik..."

rugan ayakkabının pahalı oluşuna hayıflanırdı çocuklar
fiyakalı gömleğin kolalı yakasına asılır gülüşün sadeliği
solmasın diye güneşten sakınırdı entarisini kızlar
hoyrat arabanın çamuru öldürürdü en çok gamzelerini
bitlenmek değil inciten elbisenin kirlenmesiydi
saçlarımız aynıydı bir de bakışımızda umudun örselenişi

"aç kapıyı bezirgan başı...kapı hakkı ne verirsin, ne alırsın?"

hiç edilmiş hayatlar geçer kapısından acının
unutulmuş kutsallığı tüm sevmelerin
yitirilir ekmeğin mübarekliği
fısıltısı gelir yağmurla arınan menekşelerin
süzülür ellerimizden toprağın göğsüne
bin çiçek açar o vakit mezar taşında fatihanın
son duası olur ölü aşkların bir de vurulan çocukların...

gölgesine basmadan yürüyen çocuklar gibiydi ömrüm
neşesinde kuş cıvıltısı cebinde şaşkın hayat tabusu

"önüm, sağım, solum sobe" ...saklanma ey hayat...

(*) Eflani Belediyesi 3. Doğa ve Kültür Şenliği kapsamında bu yıl (2009) ilki düzenlenen “Eflani Belediye Başkanlığı Şair İbrahim Yıldız Şiir Ödülü”nde BİRİNCİLİK alan şiirdir. 

 
ÜŞÜYORUM

 Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
 Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum

 Gözlerim parke parke taş duvarlarda
 Açılıyor hayal pencerelerim
 Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum

 Kekik kokulu koyaklardan aşarak
 Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
 Bir çeşme başı arıyorum

 Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
 Mis gibi nane kokuları arasında
 Ruhumu dinlemek istiyorum

 Zikre dalmış her şey
 Güne gülümserken papatyalar

 Dualar gibi yükselir ümitlerim
 Güneşle kol kola kırlarda koşarak

 Siz peygamber çiçekleri toplarken
 Ben çeşme başında uzanmak istiyorum

 Huzur dolu içimde
 Ben sonsuzluğu düşünüyorum

 Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
 Durun kapanmayın pencerelerim

 Güneşimi kapatmayın
 Beton çok soğuk, üşüyorum..
 
 Muhsin YAZICIOĞLU


 

KİMDİM


Maziye sor, ecdadımı söyler sana kimdi;
Bir bitmez ufuktum, küre vaktiyle benimdi.

Tufanlar, alevler beni bir kal'a sanırdı;
Taçlar uçuşur, dalgalanır, parçalanırdı.

Kahhâr atımın kanlı, kıvılcımlı izinde;
Bir başka denizdim ebediyyet denizinde.

Çarpardı göğün kalbi hilâlin avucunda;
Titrerdi yerin talihi merminin ucunda.

Günler, elimin çizdiği yerlerden akardı;
Üç kıt'ada korkunç atımın izleri vardı.

Üstünde uçarken o nişîbin bu firâzın,
En şanlı, şehâmetli hükümdarına arzın.

Tek bir bakışım sanki inayetti, keremdi;
İklîmi hediyyemdi, arazisi hîbemdi.

Hançerdi hayâlim, bütün akvam ona kındı;
Baştan başa dünyâ bir esîrimdi; kadındı.

Asabına nabzımdaki ahengi verirdim?
Kasd eylediğim şekli verir, rengi verirdim.

Dünyâ bilir iclâlimi ben böyle değildim;
Ben, altı asırdan beri bir kerre eğildim!

 Mithat Cemal KUNTAY

  

(Bu şiir Sevr antlaşmasının imzalanması üzerine yazılmıştır. ŞS)


    


                           BİR YİĞİT VARDI

bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra
arkadan kefenini gömleğini soydular
aman kalkar deyip üstüne taşlar koydular
bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra

yiğidim hele anlatıver olup biteni
sen dertli vatan dertli oturup ağlayalım
ağlayıp sinelerimizi dağlayalım
yiğidim hele anlatıver olup biteni

ses ver yiğidim ses ver yoksa beni duymuyormusun
asırlar varki hep hayalinle oynaşıyorum
kalkıp geleceğin ümidiyle yaşıyorum
ses ver yiğidim ses ver yoksa beni duymuyormusun

sırtımda ardan bir gömlek yılların vebali
ümitle ışıldayan gönlüm seni bekliyor
kah göklerde uçup kah yerlerde emekliyorum
sırtımda ardan bir gömlek yılların vebali

her tarafta harab eller baykuşlara bayram
köprüler yıkılmış ve yollar yolcusuz
gelip uğrayanı kalmamış çeşmeler susuz
her tarafta harab eller baykuşlara bayram

iradelerde çatırtı ruhlarda müthiş şok
tarihi yağmaladı bir düzine talihsiz
değerler altüst oldu mukaddesat sahipsiz
iradelerde çatırtı ruhlarda müthiş şok

tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril gel
beyaz atın üzerinde bir sabah erken
gözlerim kapalıruhumda seni süzerken
tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril gel







Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktım da geldim.
Anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali, “Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder.”
demişti de onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen, sağ elimde sarımsak, sol elimde
soğan dedirte dedirte öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne, sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu.
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde:
Şuram acıyor işte, şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum. Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.

Dün sabah annesi Ayşe’nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Ben de ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi?
Düştüm, dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.

Bugün ben de saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam; “Ben bilmem ki kızım.” dedi.
Bari okula sen götür dedim.
“Kızım, iş…” dedi.
Ben de bana ne dedim, ağladım.
“Kızım, ekmek” dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha, bi de sol yanım yine çok acıdı anne.

Herkesin çorapları bembeyaz,benimkiler gri gibi.
Zeynep, “Annem, beyazlara renkli çamaşır
katmadan yıkıyormuş” dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uffff, babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye,börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.

Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor?
İzin verme anne,
Ne olur toprağına el sürdürme!
Eve gidince aklıma geliyor bi de
bunun için ağlıyorum anne.
Bak, kavanoz yanımda,
toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne?
Her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum.

Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama bana ne kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne.

Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sen de rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince
Sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.











GİR AĞLA ÇIK OYNA Alıntıyla Cevap Ver
ÜZENGİ VURMADAN YÜRÜYEN AT
BUYURMADAN TUTAN EVLAT
EVE GELİNCE YÜZE GÜLEN AVRAT
O EVDE OLMAZMI DEVLET

ÜZENGİ VURURSUN YÜRÜMEZ AT
BUYURURSUN TUTMAZ EVLAT
EVE GELİNCE YÜZE GÜLMEZ AVRAT
O EVDE OLUR MU DEVLET

DEH DEMEDEN YÜRÜYEN AT
BUYURMADAN TUTAN EVLAT
BİR DE İYİ ÇIKTIMI AVRAT
DÜĞÜNÜ N'EDECEKSİN
GİR GİR OYNA ÇIK ÇIK OYNA

HA BABAM HA YÜRÜMEZ AT
BİR KAŞIK SU VERMEZ EVLAT
DİRLİKSİZ ÇIKTIMI AVRAT
ÖLÜYÜ N'EDECEKSİN
GİR GİR AĞLA ÇIK ÇIK AĞLA

...
 
  Copyright@ by Şenol SUSOY  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol